NAMAZI TERK EDENİN
HÜKMÜ
Bize Rebi' anlattı ki,
İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: İslam'a girdiği halde farz
namazları terkeden kimseye, önce "Niçin namaz kılmıyorsun?" diye
sorulur. Eğer unutmaktan bahsederse, ona "Hatırladığın zaman kıl.."
denir. Şayet hasta olduğu için kılmadığını söylerse, "Nasıl kılabiliyorsan
öyle kıl; ister ayakta, ister oturarak, ister yanın üzerine yatarak, ister
işaretle." denir. Eğer "Ben namaz kılmayı biliyorum, hem de kusursuz
kılabilirim; ama kılmıyorum, üzerime farz olsa da" derse, ona "Namaz
senin üzerindeki bir yükümlülüktür, başkası bu yükümlülüğünü yerine getiremez.
Ancak kendin bu ameli yerine getirebilirsin. Bu yüzden ya namazı kılarsın ya da
seni tevbe etmeye davet ederiz. Sonra, ya tevbe edersin ya da seni öldürürüz.
Çünkü namaz, zekattan daha önemli bir ibadettir." denir.
-----------------
Bu
yetkilerin tamamı, -eğer islam ülkelerindeki ise- imama (devlet başkanına)
aittir, herhangi bir Müslümanın ferdi olarak uygulayacağı bir yetki değildir.
(Çeviren).
-----------------
Yukarıda yaptığım
değerlendirmenin delili Ebu Bekir (r.a)'ın şu sözüdür: "Eğer Resulullah
(s.a.v)'e verdikleri bir devenin ayak bağını / yularını dahi bana vermemezlik
ederlerse onlarla mutlaka savaşırım. Allah'ın birleştirdiklerini ayırmayın.
" Tahric: Buhari,
1/431-432.
Anladığım kadarıyla
-Allah doğrusunu herkesten daha iyi bilir- Hz. Ebu Bekir bu sözüyle, şu ayetin
anlamını kastediyor: "Namazı kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle beraber
rüku ediniz." (Bakara, 43) Böylece Hz. Ebu Bekir, onlarla namaz ve
zekattan dolayı savaştığını haber veriyor. ResuluIlah (s.a.v)'in ashabı, zekat
vermeyenıere karşı savaş açtılar. Çünkü zekat, Allah'ın koyduğu farzlardan bir
farzdır. Zekatın kimlerden ve nasıl alınacağını da belirlenmiştir. Sahabe
devrinde birtakım insanlardan zekat, gönÜL rızalarıyla alınamamıştır ki, onları
o sırada zorlayacak güçleri de yoktu. Neticede ise halife, hadleri zorla ikame ettiği
gibi zekatı da onlardan almıştır. Zekat veya borcun miktarına denk gelecek
kadarını mallarından almıştır. Zekat vermeyenlerle savaşmayı helal saymıştır.
Savaş da zaten kıtal'dir / öldürmedir.
Namaza gelince, namazı
terk eden kişi elimizde olmasına, ona dokunmamıza / ulaşmamıza herhangi bir
engelolmamasına rağmen, biz namazı (bir malı alır gibi) ondan alamayız. Çünkü
namaz bir maden parçası, vergi veya mal gibi onun elinden alınabilecek bir şey
değildir. Bu yüzden namazı terk eden kişiye, "Eğer namaz kılmazsan seni
öldürürüz." deriz. Tıpkı inkar eden bir kişinin öldürülmesi gibi ...
Nitekim kafir olan kimseye, "İman etmezsen seni öldürürüz. Çünkü iman,
ancak senin sözün le gerçekIeşebilecek bir şeydir. Namaz ve iman senin sahip
olduğun mallardan farklıdır. Biz malını almayacağız. Çünkü bizim bu hususta hak
olan şeyi senden almaya gücümüz yeter, sen istemesen de." deriz.
Eğer birileri bir
kimsenin namazı terk ettiğine şahitlik ederlerse, ona şahitlerin söyledikleri
karşısında ne diyeceğini sorarız. "Yalan söylüyorlar." derse, onların
bilmedikleri bir yerde namaz kılmış olması muhtemel olduğu için adamı tasdik
ederiz. Eğer "Unuttum" derse, yine dediğini tasdik ederiz. Adamın
sağlıklı olduğu halde oturarak namaz kıldığına şahitlik ederlerse ve adam da
"ben hastayım" veya "nafile namaz kılıyordum" diye cevap
verirse, yine dediği tasdik edilir, bu şahitlik de buna benzer.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bazıları, ''Namazı terk eden kişi üç kere tevbe etmeye davet
edilir." demişlerdir. Bana göre bu -inşaallah- güzel bir görüştür. Adam
üçüncü kere tevbe etmeye davet edildiğinde yine de namaz kılmazsa öldürülür.
Namazı terk eden biri,
namaz kılması emredildiği halde "Kılmıyorum" derse, bu kimsenin
durumunun ne olacağı hususuyla ilgili olarak bazıları bizden farklı bir görüş
benimsemişler ve "Bu adam öldürülmez." demişlerdir. Bazıları
"Ona darp ve hapis cezası veririm." derken kimisi "Hapsederim,
ama darp cezası vermem." görüşünü savunmuştur. Kimisi, "Darp cezası
veririm, fakat hapsetmem." demiştir. Bu görüşü savunanlar, bu kimsenin
hapsedilmesi durumunda namaz kılacağından emindirIer.
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle demiştir: "Namazı terk edeni öldürmem." diyene şöyle derim:
İleri sürdüğün bu görüşle aleyhine hüküm verdiğin adam bir fıkıh ehliyse ve
"Bu hükümle hata ettin." derse ne yaparsın? Allah'a yemin ederim ki
hükmettiğin şeyi, lehine hüküm verdiğin kimseye teslim etmem. Eğer ondan almaya
gücün yetiyorsa alırsın. "Eğer gücüm yetmezse, onunla savaşacak kimseyi
peşine takarım ve o malı ondan alınm veya onu öldürürüm." sözüne de
iltifat etmem. Bu görüşü savunan kimseye, "Senin delilin Ebu Bekir'in
zekatı vermeyenlerle savaşmış olması değil mi?" diye sorarsa ve o da
"Evet" derse; o zaman şöyle der: "Zekat, Allah'ın koyduğu bir
farzdır, bunu bilmemek mümkün değildir. Senin hükmün ise senin görüşündür,
senden başkası da senin yanında veya senden başkasının yanında bundan farklı
bir hüküm verebilir. O halde isabet edip etmediğinden emin olmadığın bir görüşe
dayanarak nasıl beni öldürebilirsin? Allah'ın koyduğu bir farz olduğunda en
ufak bir şüphe bulunmayan zekatı vermeyenlerin öldürülmesine dayanarak benim bu
halimle ilgili olarak nasıl bu kadar net bir şekilde öldürülmeme
hükmedebilirsin?" Eğer desen ki: "Benim görüşüm bana göre haktır, bu
yüzden seni bu hükme zorlanm."
Şöyle derim: O zaman o
adam da sana şöyle der: "Beni bu hükme zorlayabileceğini kim söyledi
sana?" Eğer, "Hakimler, insanları görüşlerine uymaya zorlamak için
tayin edilmişlerdir." dersen, o zamanşöyle derim: Adam da sana
"Hakimler, Allah'ın hükmü, Resulullah (s.a.v.)'in sünneti veya üzerinde
ihtilaf olmayan şeylerle hükmetmezler mi?" der. Eğer, "Bazen
ihtilaflı hükümler de verdikleri olur." dersen, ben de derim ki: Adam
sana, "Hakimlerden birinin, görüşünü reddedenlerle savaştığını hiç duydun
mu ki kendine örnek alıyorsun?" derse, muhakkak şöyle dersin: "Buna
rastlamadım, ama benim bir hükmüm varsa ve bu hükmüm engellenirse bunu
engelleyenle savaşınm." Adam da sana der ki: "Kim dedi bunu
sana?"
Desen ki: Bir kimse
İslam'ı kendisine tebliğ ettiğin zaman kabul etmez ve sana, "Bildim, ama
kabul etmiyorum." derse, "Onu hapsederim ve bundan dolayı onu darp
ederim." mi dersin? Aslında böyle bir hakkı yoktur. Çünkü dinini
değiştirmiştir. Ondan ancak dini ikrar etmesi kabul edilir. Bu durumda şöyle
derim: Namazı geçerli sayar mısın eğer dininin bir parçası ise? Çünkü din
namazsız olmaz. Nitekim iman da ancak sözlü olarak ikrar etmekle gerçekleşir.
Bu durumda kişi ya namazı terk ettiği için öldürülür ya da namazı kıldığı için
emin olur. Nitekim senin bazı arkadaşların da "Namazı terk edeni ne
hapsederiz ne de ceza olarak darp ederiz." diyor. Bana göre bir kimsenin
namazı kılmadığı zahir olursa, artık emin olamaz. Çünkü namaz onun üzerinde bir
haktır. Şimdi sen kendi görüşünle, hükmettiğin şeyden kaçındığı için, görüşüne
dayalı olarak onu öldürürsün de Allah'ın bir olduğuna ve Hz. Muhammed'in
Allah'ın Resulü olduğuna şehadet getirmekten, onun Allah katından getirdiği kitaba
iman etmekten sonra Allah'ın koyduğu farzların en açığı olan namazı terk ettiği
için öldürmekten mi kaçınıyorsun?
Sonraki için tıkla:
SİHİRBAZ ERKEK
VE SİHİRBAZ KADININ HÜKMÜ